Coach keşif

İçimdeki Eleştiren Sesi Nasıl Azaltırım?

a group of people live performing

Zaman zaman sizi eleştiren bir iç ses duymuşsunuzdur. Bu gelişmekte olan insan sisteminin olağan bir parçasıdır. Doğduğu zaman, o küçük çocuğu Dünya’ya uyumlamak için var olan mekanizmalardan biridir. Bu mekanizma çocuğun “hayatta kalma” dürtüsüyle etrafına ve onu yetiştiren yetişkinlere de bağlı olarak geliştirdiği bir takım düşünce, algı ve inanç (çıkarım, varsayım) altyapısından oluşur. Bu mekanizma birçok psikoloji dalı tarafından da tespit edilmiş ve farklı isimlerle adlandırılmıştır. Yani bu herkes de var olan bir durumdur 😊

Eric Bern, Transaksiyonel Analiz (TA) altında bu sesleri ana olarak üç gruba ayırır. E (Ebeveyn), Y (Yetişkin) ve Ç (Çocuk) olarak sınıflandırır. E bizi yetiştiren otorite figürü olarak hayatımızda bulunan anne, baba, öğretmen, büyük anne baba, abla abi vs gibi birçok kişiden kaynak aldığımız genelde otoriter ve eleştiren sestir. Bu ses eğer çok kuralcı, mükemmeliyetçi veya esnek olmayan bir ortam da bulunduysak bu yapılara benzer tona sahip olabilir. Ya da daha yumuşak, sevecen, anlayışlı olabilir. Bu hem etrafımızdakilere hem ortama hem de bizim olanları algımıza göre şekillenir. Bu ses ile aktarılan sadece ebeveynlerden gördüklerimizi değil, tüm ailenin örf adet, gelenekleri ve içinde bulunduğumuz toplumun kurallarını da içerir. Genelde farklı bir topluma dahil olana kadar bunların ne kadar bize has olduklarını fark etmeyebiliriz. Aynı zamanda bu ses bize topluma uyum göstermek için gerekli kuralları, nezaketi, saygıyı da öğretir.

Peki şimdi bu ses neden bizi bu kadar rahatsız ediyor?

Çünkü artık küçük birer çocuk değiliz ve kendi seçimlerimizi yapabilecek algı, zekâ ve bilgiye sahibiz. Başka birine ihtiyaç duymadan kendi yemeğimizi hazırlamayı veya hayatımızı düzenlemeyi düşünebiliriz. Eski kurallar, inançlar ve düşünce yapıları artık bize hizmet etmiyor olabilir. Bu durumda bir yandan bize öğretilene uymak zorunluluğu ve bir yandan da yeni bir şey yapmak, daha özgür seçimler yapmak ihtiyacımızın olması bizi içimizde sıkışmışlık hissine ve iç çatışmaya sürükleyebilir. Eğer bu kuralların bazılarını kendi sorumluluğumuzu yani yaptığımız seçimin sonuçlarına katlanabilmeyi de göze alarak değişiklik yapabileceğimizi bilirsek, bu patlamaya hazır balonu söndürebiliriz. Bu da hayatımıza yenilikler katabilmemizi ve hayat sevincinin içimizde yeşermesini sağlar. İç dünyamızdaki sıkışıklığı da çözebilir.

Bu konuya Standford da öğretim görevlisi olan Shirzad Chamine bir de pratik uygulamalarla geliştirdiği metotta bu eleştirel ve bizi günlük hayatta sabote eden sesleri Sabotörler olarak adlandırmıştır. Pozitif Zekâ (PQ: Positive Intelligence) diye adlandırdığı teknik hem doğu hem de batı bilgileriyle harmanlanarak kolaylıkla uygulanabilen bir metodoloji sunmaktadır. Şahsen çok faydasını gördüm ve uyguladıkça görmeye de devam ediyorum. Arkasında bilimsel verilere de dayanan ve altı hafta düzenli uygulamanın beyinde yarattığı dönüşümleri fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) cihazında da açıkça görülen bir çözümdür. Shirzad PQ ve Sabotör testi ile zihnin ne kadar zinde olduğunu ölçebiliyor. PQ oranı bilge tarafınızla sizi engelleyici taraf olan sabotörlerin birbirine oranını veriyor. Bu da kişinin ne kadar mutlu olduğunu ve arzu ettiklerini hayatına ne kadar yansıtabildiğinin bir göstergesi olarak alınabilir.

Shirzad’ın Sabotör olarak tanımladığı bu eleştirel sabote edici seslerin başında da Yargıç (Judge) diye adlandırdığı bir karakter var. Evet doğru duydunuz sabotörlerin tıpkı hayatımızdaki insanlar gibi kendilerine özel karakterleri var. Yargıç yanında ona yardımcı 9 sabotör daha var. Hepsini sıralayacak olursak, ilki en önde geleni yargıç(judge), sonra çatışmadan kaçınan(avoider), kontrolcü (controller), aşırı-başarı odaklı (hyper-achiever), aşırı-rasyonel (hyper- rational), aşırı-endişeli (hyper-vigilant), herkesi memnun eden (pleaser), huzursuz (restless), mükemmelliyetçi (stickler), ve kurban (victim) olarak özetleyebiliriz. Sabotörlerin ne anlama geldiklerini ve detaylarını burada bulabilirsiniz.

Eğer sizi rahatsız eden sesi tespit ederseniz, bu sese bir isim verip kendinizden ayrıştırabilirseniz bu öncelikle olaylara ve kendinize olan bakış açınızı değiştirecektir. Ayrıca bu ayrıştırma insanın sadece o sesten ibaret olmadığını da anlamasını sağlar. Örneğin bir toplantıdan çıktınız ve sonuç hiç de arzu ettiğiniz gibi olmadı. Kendinizi başarısız hissediyorsunuz. Yargıç ses yine “yeterince hazırlanmadın, şunu daha iyi yapsaydın….” gibi çok da tanıdık olan söylemlere, suçlamalara vs başladı. O anda öncelikle bu sesi fark edin. Bu durumu zihninizde “yeterince çalışmadım, şöyle yapsaydım böyle olurdu…” yerine şöyle ifade edin; “kafamdaki yargıç şu anda benim yeterince çalışmadığımı söylüyor”. Hemen Shirzad’ın önerdiği kısa odaklanma çalışması yapın. Bu en az 10 sn süreyle fiziksel herhangi bir aktiviteye odaklanmak olabilir. Adım atarken sadece ayağınızın yere basışına ve yerle temas ettiği zaman bedeninizde oluşan hislere odaklanmak. Elinizdeki sıcak çayın fincandan yayılan ısısına ve kokusuna odaklanmak gibi… Bu uygulama sinir sisteminizi yeniden düzenlerken tekrar merkezinize gelmenize ve oradan bu olaya farklı bir şekilde bakmanıza olanak tanır. Daha sonra belirlediğiniz zamanda daha çok sağ beyinde var olan TPN (Task Positive Network) diye adlandırılan Shirzad’ın Sage (Bilge) olarak adlandırdığı güç kaynaklarınızı aktive etmek için uygulanan egzersizleri yapabilirsiniz.

Kendi iç dünyamızı anlamak neye nasıl neden tepki verdiğimizi algılamak için bize ip uçları sunar. Bu ip uçlarından hareketle önce tespit sonra da bu konuya odaklanıp egzersizleri uygulayarak asıl istediğimiz davranış modellerini kendimizde oluşturabiliriz.

Bu konuya dair daha detaylı bilgi ilginizi çekerse, arkadaşım Ayşegül Güngör ile birlikte yaptığımız podcast’leri Spotify üzerinden dinleyebilirsiniz.

Tavsiye Edilen Makaleler

Bir Cevap Yazın

%d